Uzaktan mı yakından mı ?

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/uzaktan-mi-yakindan-mi/573468

Malumunuz birkaç gün önce bir öğretim görevlisi, İmam hatip mezunlarının birçoğunun ahlaksız ve sapık olduğu ile ilgili bir cümle kurdu.

Uzun zamandır beklettiğim Türkiye’de eğitim sistemindeki sıkıntılar ile alakalı yazımın fitilini de bu sözler ateşledi . Bu konuda birkaç köşe yazısında sığacak kadar kısa değil ama neyse…

Aslında kendisini ve komplo teorilerini detaylıca takip ettiğim, bu çok yönlü öğretim görevlisini haklı bulduğum birçok konu da olmuştur zaman zaman.

Fakat imam hatip okulları mezunlarının hepsini itham altında bırakan bu konuşmasında ne kadar haklı, öncelikle o konuya girmek istiyorum.

Gerçekten bu okuldan mezun olanlar bu iğrenç ithamları hak ediyor mu?

Yoksa bu okuldan mezunlar toplum tarafından, dindar olmaları gerektiği bilindiği için, toplumda güzel ahlak timsali olmaları gerektiği için ve asla sapık olamaz önyargımızdan dolayı mı göze batıyor.

Hakikaten bir insanın yaşadığı hayatdan ya da yaptığı tercih den  dolayı mezun olduğu okul ile ilgili genelleme yapmanın ne kadar yanlış olduğu açık bir gerçektir.

Zira şu anda biri cumhurbaşkanı bir diğeri de sapıklıktan mahkûm olabilir.

Çünkü hiç kimse, normal lise den mezun olan birinin yaptığı sapıklığı mezun olduğu okulla ilişkilendirmezken, bir İmam hatiplinin yaptığı sapıklığı, onu anında din düşmanlarının hedef tahtasına koydurabilir.

Lakin asıl konuşmamız gereken konu, imam hatipler değil de “eğitim sistemimiz” olmalıdır.

Cehalet seviyemizin, üniversite mezunu sayımızla, sosyal medya kullanma oranımızla ve televizyon izleme oranımızla doğru orantıda artmasından beri maalesef sapıklık ahlaksızlık ya da dinsizlik de aynı oranda artmaktadır.

Üniversite mezun sayımızın artması cehalet seviyemizi asla düşürmemiştir. Düşürmeyecektir.

Çünkü artık çocuklarımızın eğitim vazifesini, ailesi değil, eğitim ve öğretim kurumları üstlenmektedir..

Peki, şimdi artık ailesinden koparak hatta ailesinin okusun da adam olsun diye iftiharla eğitim kurumlarına teslim ettiği çocuklarımız, Nereye gidiyor.

Okullarımız hakikaten eğitim ve öğretim kurumu mu?

Eğitim kurumu ise çocuklarımızı ne kadar eğitebiliyor?

Eğitim kurumlarımızın ne kadar eğittiği ya da eğitemediğinin tespiti, toplumdaki ahlaki yapımıza bakarak kolayca anlaşılabilir

Yoksa Okullarımız sadece öğretim kurumu mu?

Öğretim kurumu ise neden üniversiteye girmek için bir lise okulu kadar ekstra öğrenime ihtiyaç duyuyoruz?

Demek ki öğretim kurumu olarak da eksiğiz, eğitim kurumu olarak da.

Aslında Eğitim sistemimizin iki önemli büyük eksiği mevuttur.

1.Eğitim

2.Sistem

Bu ironi bir o kadar da gerçek, Yani Eğitim sistemimiz de eğitim de yok, Sistem deseniz o zaten hiç yok.

Yıllardır eğitim sistemimizi düzeltmek için yapılmadık bir değişiklik kalmadı inanın, öğretmenler de eğitimcilerde artık afallamış durumdalar sistem değişikliğinden.

Ancak çocuklarımızı gerçek bir eğitim sistemine kavuşturacak hayati bir değişikliğe henüz kavuşmadık.

İşte yazımızın esas konusu olan mevzu; Bunun asıl sebebi eğitim planlayıcılarımızın unuttuğu ya da bilerek terk ettiği “manevi eğitim” eksikliğimizdir.

Bir tasavvuf ehlinin şu mübarek sözü bize çok önemli bir bilgi vermektedir.

Bir neslin ihyası kötülerin imhasıyla değil, yeni neslin eğitim ve terbiyesiyle mümkündür”

Malumunuz üzere bizden önceki bir iki kuşağımız maddi ve manevi tüm eğitimden mahrum edilmek üzere mağdur edildiler.

Haliyle bu olayın etkilerinden bazıları da bizim kuşağımıza, Şu anda toplumumuzda müşahede edebileceğiniz üzere ahlaksızlık ve sapıklık şekilden tezahür etti.

Sevgi ya da saygıyı bırakın ahlaktan yoksun bir mühendisin ya da bir pilotun ve yahut bir aşçının yaptığı işte başarılı olabileceğini hizmet ettiği insanlara fayda sağlayabileceğini düşünebilir misiniz ki?

Ya da insan olduğu için bir varlığa saygı duyması gerektiğini bilmeyen bir hekimin elinden nasıl şifa bekleyebilirsiniz.

Sanki güzel Ahlak sadece dindar insanlara lazımmış gibi bir önyargı var toplumumuzda .

Eğitim kurumlarımızda liyakatli bir eğitim verilmediğini Bende bir imam hatip okulu mezunu olmamdan mütevellit çok iyi biliyorum.

İlkokuldan tutun da üniversiteye kadar verilen tek şey yarım yamalak öğretimdir.

Öğretmenler ahlaki eğitimi ailenin vermesi gerektiğini düşünerek bu görevi aileye yüklemişler, aileler ise okulda eğitim verildiğini zannederek bu görevi okula yüklemişlerdir.

Velhasıl ortada kaybolan bizim tertemiz çocuklarımız olmuştur.

Milletimizin içinde hâlâ gerçekten manevi duygular ile çocuklarımızı eğitmeye kendilerini adamış bazı grupların varlığı da olmasa –Allah Onlardan razı olsun- çoktan kendini kaybetmiş bir topluluk haline gelme ihtimalimiz büyük olasılıktı.

Hatta manevi eğitimin eksikliğinden dolayı ilahiyat fakültelerinde artık hadis ilmini yok sayan bir akademik akım var.

Deizm denilen sapıklık türedi, hem de nerede biliyor musunuz?

İmam hatip okullarında ve ilahiyat fakültelerinde .

Bu manevi eğitimin eksikliğinden dolayı Din eğitimi yapan okullarda dinsizlik var olmaya başladı. Ateist bir din öğrencisi Aklınız alıyor mu hiç?

Peygamber efendimiz (S.A.V) den beri milyarlarca Müslümanın ilmi olarak ispat edilen ve kabul edilen İslam’ın ana kurallarından bazıları, yeterli ilme sahip olmayan birkaç ilahiyatçı sözüm ona profesör tarafından yok sayılıyor. Ve gerçek dini eğitimi almayan, boş zihinler de maalesef bu bilgiyi doğru kabul ederek inanıyorlar.

Çünkü eğer dininizi doğru öğrenmez iseniz inanacak bir yanlış mutlaka bulursunuz.

Hayat boşluk kabul etmez.

Sorgulayamazsınız doğrumu yanlış mı analiz edemezsiniz çünkü doğruyu bilmeyene en mantıklı şey doğru gelebilir.

Şu sıralar idamın yeniden getirilmesi ile gündemi meşgul edenler, korku ile toplumun ahlaki yapısını düzeleceğini mi zannediyorlar acaba.

İdam edeceğiniz insanın maddi manevi eğitimi sağlansa da idama gerek kalacak bir suç işlemese daha güzel ve doğru olmaz mı sizce?

(“Biri adalet mi dedi ?” yazımız da bu konuya temas etmiştik.)

Sonuç olarak eğer bir densiz çıkıp da “İmam hatip mezunları karşımıza sapık ve ahlaksız olarak çıkıyor“ diyorsa, bu o densizden ziyade kendimizi sorgulamamızı gerektirmez mi?

Biz Müslümanlar olarak kendimize ne kadar dikkat ediyoruz?

Cahilane olarak Yapacağımız en ufak bir yanlışı toplumumuz bize, kişiliğimize değil de dinimize yaftalayabilir bunun farkında mıyız?

Güzel dinimizi böyle bir ithamda bırakmaya hakkımız var mı?

Bizler dosdoğru insanlar Müslümanlar olduk da, olmayanlara laf yetiştirmek mi kaldı?

Namazdan niyazdan bir haber imam hatip mezunlarının toplanıp yok dava açmaları yok kınama bildirileri okumalarının ne kıymeti var Allah aşkına.

Yapacağımız en güzel şey ilk önce kendimizi ve sonra ailemizi peygamber ahlakı ile ahlaklandırmak olmalıdır. Sonra birilerini kınayabiliriz özgürce …

Saygılarımla

Author: pamukoglu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir